Trabzon 2 Şubesi

Memur-Sen'den 'Terörün Çalışma Hayatına Etkileri' raporu

Konfederasyonumuz Memur-Sen’in hazırladığı “Terörün Çalışma Hayatına Etkileri” raporu Genel Başkan Ali Yalçın tarafından kamuoyuyla paylaşıldı. Memur-Sen Genel Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısında raporu açıklayan Yalçın, çalışmayı, terör örgütü PKK tarafından şehit edilen iki genç öğretmen Aybüke Yalçın ve Necmettin Yılmaz’a ithaf ettiklerini söyledi.

Yalçın, terörün, emperyalizmin bir aparatı olduğuna dikkat çekerek, “Terör, sömürü düzeninin en kullanışlı aygıtıdır. Kendini demokrasinin beşiği olarak gören ülkeler terör aygıtını kullanmaktadır” dedi.

Suriye’deki iç savaştan örnek veren Yalçın, “Mesela ABD, Suriye’de terör örgütü DAEŞ’e karşı yaptığını ileri sürdüğü mücadelede bir başka terör örgütü PKK’yı kullanmakta, bu bahaneyle terörizmden başka hiçbir tecrübesi olmayan bu örgütü ağır silahlarla donatarak bölgeyi daha derin bir kaosa sürüklemektedir” ifadelerini kullandı.
 


 

Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olan terörün küresel güçlerin bir kurgusu olduğunu belirten Yalçın, terörün, ekonomiden siyasete, eğitimden kamu güvenliğine, sağlıktan yargıya bütün alanları olumsuz etkilediğini kaydetti.

Çalışma hayatının terörden etkilenen alanların başında geldiğini ifade eden Yalçın, raporda yer alan çeşitli verileri paylaştı. Genel Başkan Ali Yalçın’ın konuşmasının satır başları şöyle:

“Yüzyılın en yeni ve büyük meydan okuması, emperyalizmin bir aparatı olarak terörizmdir. Küresel güçlerin desteğindeki terörizm, Türkiye’nin bir numaralı ulusal güvenlik sorunudur. Ekonomiden siyasete, eğitimden kamu güvenliğine, sağlıktan yargıya bütün alanlar terörün olumsuz etkilerinden nasibini almaktadır. Kuşkusuz olumsuz etkilenen alanların başında çalışma hayatı gelmektedir. Türkiye, bu sorunu çözmek için ciddi bir çaba sarf etmiştir, etmektedir. Çözüm süreçleri sorunu daha fazla kan dökülmeden çözmeye yönelik devletin ne kadar kararlı olduğunun örnekleridir. PKK ise, bu iradeyi kendi varoluş sebepleri açısından bir tehdit olarak görmüş, bu nedenle Çözüm Süreci boyunca süreci baltalamanın hesabı içinde olmuştur. 6-8 Ekim olaylarında; 2 polis ve 45 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 331’i polis memuru, 438’i sivil vatandaş olmak üzere 769 kişi yaralanmıştır. Kamu binalarına yapılan saldırılar sonucu 27 kaymakamlık binası, 67 emniyet binası, 283 okul, 73 parti binası başta olmak üzere 2558 bina hasar görmüştür. Çukur terörü sırasında; Şırnak’ta 19 cami ve 1 Kur’an Kursu, Cizre’de 4 Kur’an Kursu ve 38 cami, Silopi’de 9 cami, İdil’de 14 cami, Nusaybin’de 7 cami, 1 Kur’an Kursu, Yüksekova’da 23, Sur’da 8 ve diğer camilerle beraber 135 cami, 11 Kur’an Kursu zarar görmüş, 40 cami tümüyle yıkılmıştır.  Sur’da 3, Cizre’de 29, Silvan’da 2, Silopi’de 5, Şırnak’ta 1, İdil’de 23 olmak üzere 63 din görevlisinin evleri tahrip edilmiştir. 2 din görevlisi ise PKK terör örgütü tarafından acımasızca katledilmiştir.



 

2015-2017 yılları arasında terör örgütü PKK’nın, çalışanlara yönelik 61 ayrı saldırısında; 17 emekçi yaşamını yitirdi, 41 emekçi yaralandı. 19 emekçi darp edildi. 55 kişi kaçırıldı veya alıkonuldu. 94 iş makinesi yakıldı. 11 araç yağmalandı. Emekçilerin kaldığı 7 kulübe ve konteyner yakıldı. 18 işyeri EYP’lerle tahrip edildi. 1 petrol kuyusu ateşe verildi ve 1 yük treni bombalandı. Bölge illerinde görevli sağlık çalışanlarının yaşadığı ilden memnun olmama nedeninin başında yüzde 23’lük oranla terör ortamı gelmektedir. Aynı şekilde, buldukları ilk fırsatta şehirden ayrılmak isteyen sağlık çalışanlarının oranı yüzde 23,7’dir. Terör biterse ayrılmayacağını belirtenler ise yüzde 18,5’dir.

PKK, 2015-2016 yılları arasında sağlık çalışanlarını da hedef almış, gerçekleştirdiği saldırılarda 4 sağlık çalışanı hayatını kaybetmiştir. Terör örgütü tarafından 1 hastaneye bombalı araçla saldırı düzenlenmiş, 26 ambulansa silahlı saldırıda bulunulmuş, 3 ambulans yakılmış ve biri de kaçırılmıştır.

Bölgede kalınan sürede hastane içinde veya dışında bir terör saldırısıyla doğrudan karşılaşma oranı ise yüzde 41,1’dir. Hem hastane içinde hem de hastane dışında terör saldırısıyla karşılaşma oranı yüzde 11,2, hastane içinde yüzde 3,3, hastane dışında ise yüzde 26,6’dır. Yani yaklaşık olarak her 2 sağlık çalışanından birisi terör saldırısıyla karşılaşmıştır.

Bölgede görev yapan öğretmenlere yönelik PKK saldırılarında; 1987 yılında 5, 1988 yılında 9, 1989’da 4, 1990’da 6, 1991’de 2 öğretmen katledilmiştir. Saldırılar 1991’den sonra çok daha fazla artmış, 1992’de 17, 1993’te 47, 1994’te 30 öğretmen şehit edilmiştir.

1995’te bu sayı 6, 1996’da 9, 1997’de 3, 1998’de 1 olarak gerçekleşmiştir. PKK’nın uluslararası tepkilerden çekinmesi, bölge halkından yükselen tepkiler ile devletin aldığı tedbirler nedeniyle öğretmenlere yönelik saldırılar iyice azalmıştır. PKK’nın 1998’den sonra 2011’e kadar öğretmenlere karşı saldırıları neredeyse durmuş, 2011 yılında Tunceli’de 1 öğretmen katledilmiştir. Son iki cinayet ise 2017 yılında gerçekleşmiştir. Öğretmenlere yönelik katliamlar, birkaçı hariç Doğu ve Güneydoğu illerinde gerçekleşmiştir.

Örgüt, özellikle çukur terörü döneminde 283 eğitim kurumunu tahrip etmiştir. 63 okul ağır hasar, 51’i orta düzeyli hasar görmüştür. Olaylar sırasında eğitim belli yerlerde aylarca durmak zorunda kalmıştır. Çatışmaların neden olduğu güvenlik kaygısı ani göç dalgasını tetiklemiş, binlerce öğrenci öğrenimlerini ya ertelemek ya da nakil yoluyla başka yerlerde sürdürmek zorunda kalmışlardır.

Çatışmalardan etkilenen 188.468 öğrenciden 142.076 öğrenciye telafi eğitimi verilmiştir. Gerçekleri karartmak isteyen PKK, medyayı susturmak için de teröre başvurmuştur. 8 medya mensubu kaçırılmış, 7’si darbedilmiş, 1 medya kuruluşu ateşe verilmiştir.



 

PKK, 2010-2017 yılları arasında siyasilere yönelik gerçekleştirdiği 21 terör saldırısında; 3’ü muhtar 10 kişiyi katletmiş, 2 kişiyi silahla, 9 kişiyi darbederek yaralamıştır. Ayrıca 12 siyasiyi kaçırmış, 1 siyasinin evine saldırıda bulunmuştur.

Temsil ettiğini iddia ettiği Kürt vatandaşların eğitim, sağlık, barınma, çalışma gibi haklarını engellemeye yönelik bir strateji izleyen PKK ile mücadele, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlarının yaşam hakkını koruma mücadelesidir. Bu mücadelede özellikle komşuları ve gelişmiş ülkeler tarafından yalnız bırakılan Türkiye’ye akılalmaz suçlamalar yöneltilmekte, Türkiye’nin kendi vatandaşına şiddet uygulayan bir ülke olarak gösterilme çabası dikkat çekmektedir.

PKK, Türkiye için 40 yıllık bir terör ve şiddet problemi olmasına rağmen, birçok Avrupa ülkesi terör örgütü üyelerine kendi ülkelerinde koruma sağlamış, taraftar toplamalarına imkân vermiştir. Gerek söz konusu ülkeler gerekse bu ülkelerdeki medya ve düşünce kuruluşları ile sivil toplum örgütleri PKK’yı temize çıkarıp meşrulaştırmaya yönelik ciddi bir imaj çalışması yürütmektedirler. Tüm bunların yanı sıra özellikle ülkemizden bazı sendikaların, meslek kuruluşlarının ve insan hakları örgütlerinin PKK’nın yaptığı katliamları gizleyen, örgütün faaliyetlerini meşrulaştıran ve Türkiye’nin terörle mücadelesini saptıran kara propaganda yaptıkları bilinmektedir. Bunun en açık örneğini, PKK tarafından hunharca katledilen Aybüke ve Necmettin öğretmenlere verilen cılız tepkilerde veya tepkisizliklerde gördük.
 




Memur-Sen olarak, bugüne kadar her türlü terörün karşısında yer aldık. Terörün kaynağına, menşeine, ideolojisine, kim ve ne adına yapıldığına bakmaksızın fiili ve faili reddettik, lanetledik. Terörün hiçbir türünü akredite etmedik, yapanların kimliğine bakarak farklı tutumlar içine girmedik. Bizim için terör, her şeyden önce insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Bu nedenle, bir çifte standart içinde olmayı inancımıza ve insanlığımıza yakıştırmamız mümkün değil.

PKK terörü bugüne kadar Kürt’üyle Türk’üyle bu ülke insanına büyük zararlar vermiştir. Bu nedenle, herkes üzerine düşen sorumlulukları hakkıyla yerine getirmeli, teröre karşı ortak bir duruş sergilemelidir. Terörün ayrıştırıcı stratejisine karşı verilebilecek en güçlü cevap bir olmak, ayrışmamak, güç birliği yapmaktır.

Bir kamu görevlileri konfederasyonu olarak, terörün çalışma hayatına verdiği zararları bizzat müşahede ettik, yaşadık. Bunları tarihe bir not düşürmek, örgütün bütün imaj çalışmalarına rağmen hakikati Türkiye dışında da göstermek amacıyla görüp bildiklerimizi raporlaştırdık. Hakikat, haklının en büyük silahıdır.

Çalışmanın amacı; çalışanların bir sorununun da terörden kaynaklı olduğunu hatırlatmak, yaşanılan bölgelerdeki çalışma koşulları karşısında çalışanların fedakârlıklarını ortaya koymak, terörün çalışma hayatındaki kirli yüzünü anlatmaktır. Bu konuda özellikle yanlış ve yanlı bilgilere sahip olan uluslararası kuruluşların ve sendikal örgütlerin raporlar hazırlarken ve Türkiye çalışma hayatıyla ilgili yorumlar yaparken bu gerçek ve somut bilgilerden yararlanmalarını bekliyoruz.

Teröre kurban verdiğimiz Aybüke ve Necmettin öğretmenlere ithaf ettiğimiz ve önemli bir boşluğu dolduracağına inandığımız bu çalışmamızın hayırlara vesile olmasını diliyor, terörizme kurban giden tüm vatandaşlarımızı, şehitlerimizi rahmetle anıyoruz.”